Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türkiye'nin Jeolojik Yapısı ve Jeomorfolojik Özellikleri
Türkiye genel olarak yer şekilleri ve jeolojik bakımdan çeşitlilik gösteren bir ülke olması
yanında ortalama yükseltisi (1131 m.) fazla olan bir ülkedir. Yerküre üzerinde
Türkiye'nin bulunduğu alan bütün jeolojik devirler içinde en hareketli olan sahadır.
Palezoikden (birinci zaman) kuaternere kadar geçen süre içinde Anadolu yarımadası
çok farklı oluşumlara sahne olmuştur. Türkiye'de bugün görülen reliyef şekilleri
dördüncü zamanda Pleistosende oluşmuştur. Bu dönemde dikkati çeken Alpin
hareketler sonucu Anadolu bloku bütünü ile yükselmiş kıvrımlar yanında yer yer
kırılmalar, çanaklaşmalar ve volkanizma olayları neticesinde lav platoları, volkan
konileri meydana gelmiştir. Bu bakımdan ülkemizdeki temel yer şekillerini (Dağlar,
platolar, ovalar) olmak üzere üç grupta toplayabiliriz (Harita 1.1):
2. Dağlar
Genel olarak iç kuvvetlerin eseri olan dağlar ülkemizin farklı bölgelerinde farklı biçimlerde
karşımıza çıkarlar. Bu bakımdan bazı bölgelerimizde yan basınçlar neticesinde
Alp sistemine bağlı sıradağlar oluşurken, kimi yerde de sert kütlelerin kıvrılamayıp
eprojenik hareketlerle yükselmesi neticesinde ortaya çıkan yüksek kütleler
dağları meydana getirmiştir. Bazı bölgelerimizde ise kırıklar boyunca yüzeye çıkan
lavların birikmesi ile dağlar ortaya çıkmıştır. Buna göre ülkemizde farklı bölgelerde
farklı biçimde görülen dağlar sıradağlar, tekdağlar, kütlesel dağlar olmak üzere üç
grupta incelenebilir.
2.1. Sıradağlar
Genel olarak Alpin hareketler neticesinde meydana gelen bu dağlar ülkemizde en
geniş alanı kaplarlar. Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde Kuzey Anadolu (Karadeniz
dağları); ve Toroslar adı altında dizi teşkil edecek şekilde uzanan bu dağlar kıyıdan
itibaren birden yükselirler. Kuzey Anadolu "Karadeniz Sıradağları" dağları kıyıya
paralel birkaç sıra halinde uzanır. Kıyı dağları ve iç sıralar şeklinde uzanan bu
sıralar birbirinden oluk şekilli vadiler ile ayrılmıştır. Batı ve Doğu Bölümde yüksek
olan dağlar orta bölümde (Yeşilırmak-Kızılırmak) arasında alçalırlar. Batı Karadeniz
Bölgesinde kıyıdan içeriye doğru Küre "İsfendiyar" dağları, Bolu-Ilgaz dağları,
Köroğlu dağları ve Sündikenler olmak üzere üç dağlık alan dikkati çeker. Bunlar
içinde 2550 m.'yi bulan yükseltisi ile Ilgaz dağları en yüksek kesimi oluşturur. Orta
bölümde kıyı kesimde yer alan dağlar, Ordu ile Kızılırmağın aşağı keseminde Canik
dağları olarak adlanır. Bunların yükseltisi yer yer 1000-1500 m.'ler arasında değişir.
İç kesimde ise Deveci ve Çamlıbel dağları daha küçük diziler halinde görülürler.
Doğu bölümünde görülen dağlar yüksek ve sarp oluşları ile dikkat çekerler. Kıyı kesimde
Giresun dağları ve doğu Karadeniz dağları olarak anılan dizinin gerisinde
"Güneyinde" Gümüşhane, Rize, Yalnızçam kütleleri yükselirken bunların güneyinde
Otlukbeli, Mescit, Kargıpazarı, Allahüekber dağları uzanır. Derin vadi olukları
ile birbirinden ayrılan bu diziler üzerlerinde çok az yerde geçitlere rastlanır. Bunların
içinde en önemlileri Rize-Of arası kıyı şeridini Erzurum'a bağlayan Dağbaşıbeli,
Sürmene'yi Bayburt'a bağlayan dağ geçidi, Trabzon, Erzurum transit yolu üzerinde
Zigana geçididir.
Güneyde Akdeniz Bölgesinde dikkati çeken sıradağlar Toros Dağları olarak bilinir.
Toroslar Kuzey Anadolu sıradağları gibi kıyıya tam olarak paralel uzanış göstermezler.
Batı Toroslar, Orta Toroslar, Güneydoğu Toroslar-Amanus Dağları olmak
üzere üç kısımda ele alınmaları doğru olur.
Batı Toroslar Antalya körfezinin kıyıları boyunca yay biçiminde uzanırlar. Kuzeyde
Göller Yöresinde ise bu yaylar birbirlerine yaklaşırlar. Batı Toroslar Batıda Teke
ve Menteşe Yöresinin Güneyine kadar Beydağları, Elmalı Dağları, Katrancık ve
Boncuk Dağları dizisi halinde devam ederken Doğuda ise Akçalı, Geyik, Dedegöl,
Kuyucak, Erenler sırası yer alır. Antalya körfezinin iki kıyısında uzanan bu dağlar
tamamen kalker kayaçlardan meydana geldiklerinden çok sayıda karstik şekil (Dolin,
polye, uvala, düden, mağara, yer altı deresi vb.) içerirler. Bu dağlar içinde Beydağlar'daki
Akdağ zirvesi 3086 m. ile en yüksek noktadır.
Orta Toroslar ise Güneybatıda Taşeli platosu ile Kuzeydoğuda uzun yayla arasında
uzanırlar. 3000 m.'yi geçen yükseltilere sahip olan bu dizi içinde Bolkar, Aladağ kütleleri
ile Binboğa dağları dikkat çeker. Burada 3734 m.'yi bulan yükseltisi ile Aladağ
en yüksek nokta olur. Bu dizinin Güneydoğusunda İskenderun körfezinin doğusunda
Güneybatı Kuzeydoğu doğrultusunda uzanan sıra Amanuslar'dır. Torosların
dış yayını teşkil eden bu sıra Kahramanmaraş yakınlarında Doğuya doğru bükülür
ve Ahır, Engizek, Malatya, Gördük, Maden, Akdağ, Muş, Aydınlı ve Bitlis Dağlarından
oluşan Güneydoğu Toroslar dizinin doğu ucunu oluşturan Hakkari Dağlarında
son bulur. Bu uzun dış yay üzerinde özellikle doğu uçta Hakkari kesiminde
yer alan Cilo Dağı 4168 m. bulan yükseltisi en yüksek noktayı oluşturur. Burada
Şemdinli, Şırnak arasında ve Hakkari kuzeyinde dik, eğimli keskin sırtlı birbirine
paralel sıralar oluşturan küçük diziler içinde Karadağ, Sat, Sümbül, Samur, Altın,
Tantanin gibi dağlar dikkati çeker.
2.2. Tek Dağlar
Bu tipe giren dağlar genelde ülkemizin iç bölgelerinde dikkati çekerler. Bu dağların
teşekküllerinde volkanizma olayları kadar epirojenik hareketler sonucunda kütlesel
yükselmeler ile ortaya çıkanlar yanında ayrıca aşınmaya direnç gösteren eski temele
ait kayaçların yükseltilerini korumaları neticesinde görülen kütleleri de sayabiliriz.
Bunlar içinde çatlaklar boyunca mağmanın yüzeye çıkması neticesinde ortaya
çıkan volkaniklere örnek olarak İç Anadolu'nun Güneybatısındaki Erciyes, Melendiz,
Hasandağı ile Doğu Anadolu Bölgemizde dikkati çeken Tendürek, Süphan,
Büyük ve Küçük Ağrı ile Nemrut Dağları sayılabilir. Ülkemizde volkanik yapıda ol-
mayan başlıca tekdağlar ise İç Anadolu'da Kuzey kesimde Elmadağ, İdris Dağı, İçbatı
Anadolu eşiği üzerindeki Türkmen dağı, Akdağ, Simav Dağı ile Uludağ, Şaphane,
Murat, Honaz Dağları ve Marmara Bölgesinin Güneybatı kesimindeki Kazdağı
olarak belirlenir.
2.3. Kütlesel Dağlar
Bu dağlar Doğu Anadolu Bölgemizde çoğunluktadır. Teşekküllerinde Alpin hareketlerinin
rolü büyüktür. Bunlar yan basınçlar kıvrılma ve kırılmalar ile şekillenmiş
kütlelerdir. Şerafettin Dağları, Şakşak Dağları, Karasu-Aras Dağları bu tipe örnek
olarak gösterilebilir. Bu dağlara ayrıca Ege Bölgesinde dikkati çeken Madra, Kozak
kütleleri ile Aydın Dağları, Bozdağlar ve Manisa Dağı kütleleri ilave edilebilir. Bu
kütleler bölgenin yapı hatlarına uygunluk gösterip yükselmiş blokları horstları
oluştururlar. Ayrıca İçbatı Anadolu eşiği üzerinde Güney kesimde görülen Sultan
Dağları da kütlesel dağlara örnek olarak gösterilebilir.
3. Platolar
Ülkemizin Kuzey ve Güneyinde yer alan dağların ortasında kalan kesimi genelde
ortalama yükseltisi 1000 m.'yi bulan plato görünümündedir. Plato alanları ülkemizde
geniş sahalar kaplar, hemen her coğrafi bölgemizde farklı şekillerde teşekkül etmiş
platolar ile karşılaşılır. III. zaman yerkürenin pek çok yerinde ülkemizde de olduğu
gibi bir sükun devresidir. Bu dönemde dış faktörlerin etkisiyle reliyef aşınarak
büyük ölçüde düzleşmiş ve alçalmıştır. Neojen sonundan itibaren IV. zamanda başlayan
iç kuvvetlerin hareketleri ile ise bu defa Anadolu bloğunda yükselme başlamıştır.
İşte bu dönemde ortaya çıkan düzlük alanlar genelde ülkemizdeki plato sahalarını
oluşturmuştur.
Ülkemizde platoları genel olarak dört tip halinde ele alabiliriz. Bunlar peneplen platoları,
Karstik platolar, Lav platoları, Hafif yarılmış aşınım platolarıdır.
3.1. Peneplen Platoları
Bu platolar eski kütlelerin aşınım yüzeylerinden oluşurlar. Bu platoların yüzeylerindeki
eski kütlelere ait kayaçlar ile tortul kütleleri birlikte görürüz. Bu sahalar genelde
Post Neojende dış etmenler neticesinde oluşumlarını tamamlamış şekillerdir.
Bu bakımdan peneplen platoları ülkemizde kimi yerde alçak kimi yerde yüksek sahalar
olarak karşımıza çıkarlar. Ülkemizde tipik peneplen platoları olarak KocaeliÇatalca,
Menteşe-Uzunyayla, Kula, Denizli, Safranbolu platolarını sayabiliriz.
3.2. Karstik Platolar
Ülkemizde bu tip platoların tipik örneği Toros Dağlarının orta kesiminde yer alan
Taşeli Platosudur. Taşeli platosu genelde II. zamana ait Kretase kalkerleri ile Neojen
dolgu maddelerinden meydana gelmiştir. Burası deniz seviyesinden 1500-1750 m.
yükseltidedir. Plato yüzeyi Ermenek, Dim, Gökdere, Tatlısu-Alamos vadilerin yukarı
çığırları tarafından parçalanması yanında kalkerlerin erimesi sonucu ortaya çıkan
dolin ve uvalalar ile çok parçalı bir görüntü kazanmıştır. Ancak bazı yerlerde
çukurluklar içerisindeki düzlüklerin boyları 3-4 km.'yi bulabilir.
3.3. Lav Platoları
Ülkemiz yerkabuğu hareketlerinin en fazla görüldüğü sahalardan biri üzerinde bulunur.
III. zaman ve IV. zamanda şiddetli bir volkanizmaya sahne olmuştur. Bu bakımdan
genç volkanlar yanında lavların yığılma alanları da ülkemizde çok yaygındır.
Ülkemizde volkanik platoların en fazla geliştiği bölge volkanizmanın en çok görüldüğü
Doğu Anadolu Bölgesidir. Bu bölgemizde Nemrut, Süphan, Tendürek, Büyük
ve Küçük Ağrı'nın çıkardığı lavlar geniş sahalara yayılmış ve plato düzlükleri
meydana getirmiştir. Erzurum, Kars ve Iğdır'ı içine alan saha tamamen bir lav platosu
alanıdır. Gene bu bölgemizdeki Bingöl platosu Güneydoğu Anadolu'daki Karacadağ
platosu, İç Anadolu'daki Niğde, Kayseri, Nevşehir arasında kalan saha Türkiye'deki
lav platolarına örnek alanlardır.
3.4. Hafif Yarılmış Aşınım Platoları
Ülkemizdeki Neojen arazileri Post-Neojende yükselmeye maruz kalmış ve daha
sonra dış kuvvetlerin etkisi ile aşınıp düzleşmiştir. Bu şekilde ortaya çıkan düzlükler
genelde hafif yarılmış aşınım platoları olarak anılır ve çoğu kez eski göl ve deniz
tabanlarında biriken tortullardan meydana gelirler. Hafif yarılmış olan bu platolar
yoğun olarak İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde çoğunlukla görülürler.
Urfa-Viranşehir, Hilvan, Haymana-Cihanbeyli, Yukarı Sakarya platoları bu
tipe örnek verilebilirler.
4. Ovalar
Türkiye'de ovalar diğer bir deyişle düzlük alanlar yüzölçümümüz içinde son derece
az yer kaplar. Ülkemizin ancak %8'i düzlük alandır. Ülkemizde teşekkül biçimlerine
göre çok çeşitli ova tipiyle karşılaşılır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Delta ovaları,
Kıyı ovaları, Tektonik Çöküntü ovaları, Hafif yarılmış birikim ovaları, Dağ eteği
ovaları, Eski Göl tabanı ovaları, Karstik ovalar, Lav ve tüflerden meydana gelen ovalar.
Birbirinden farklı biçimlerde teşekkül etmiş bulunan bu ovalar genelde kıyı bölgelerimizde
alçak düzlüklerden oluşurken, iç bölgelerimizde yüksek düzlükler şeklindedir.
Kıyı bölgelerimizdeki ovalar genelde deniz seviyesinden başlamak üzere
200-300 m. yükseltiye çıkarlarken, yer yer 15-25 km, genişlik gösterip uzandıkları gibi
iç kısımlara doğru 120-150 km. kadar girdikleri de olur.
4.1. Delta Ovaları
Bu tip ovalar ülkemizde en yeni oluşan alüvyon dolgu alanlarıdır. Bu tip ovalar kuanterner
de tarihi devreler içinde hızlı bir şekilde önemli gelişme göstermiştir. En
geniş ve önemli delta ovalarımız Seyhan, Ceyhan nehirlerinin ağızlarındaki deltalar
ile Karadeniz kıyısında Kızılırmağın ağzındaki Bafra ve Yeşilırmağın ağzındaki
Çarşamba ovalarıdır. Bu bağlamda diğer kıyılarımızda ise önemli delta ovalarına
rastlanmaz.
4.2. Kıyı Ovaları
Ülkemizin üç yanının denizler ile çevrili olmasına ve de kıyılarının uzunluğunun
8000 km.'yi geçmesine karşılık kıyılarda yer alan ovalık düzlük alanlarımız çok azdır.
Bunun başlıca nedeni ise dağlarımızın denizin hemen kenarında birden yükselmesi
ve kıta platformunun kıyı düzlüklerini oluşturacak genişliği kazanmamış olmasıdır.
Bu bakımdan Karadeniz Bölgemizdeki kıyı ovalarının genişlikleri (hemen
hiçbir yerde 1 km,'yi bulmaz) az ve devamlılık göstermez iken, diğer kıyılarımızdaki
ovalar nisbeten geniş olup devamlılık gösterirler. Akdeniz kıyılarında Antalya'nın
doğusunda Serikten başlamak üzere Toros dağları kıyının oldukça gerisinde
yer aldığından Aksu Köprüsü ve Manavgat ile diğer çok küçük akarsuların getirmiş
olduğu alüvyonlar Alanya'ya kadar olan kesimde genişçe bir kıyı ovasını meydana
getirirler. Ayrıca Amanus dağları önünde de Dörtyol'dan başlayıp Arsus'a kadar
olan sahil boyunca geniş bir kıyı ovası ile karşılaşılır. Marmara denizi kıyıları ovaların
teşekkülüne elverişli değildir. Ancak Güney Marmara Bölümünde Edincik-Lapseki
arasında genişçe bir kıyı ovası dikkati çeker.
Ege denizi kıyıları diğer kıyılarımız göre daha farklı bir yapı gösterir. Dağların kıyıya
dik olarak gelmesi kıyıyı çok girintili çıkıntılı yapmış sayısız koy ve körfezlerin
meydana gelmesine neden olmuştur. Buradaki kıyı ovaları genelde körfezlerin gerilerindeki
akarsuların alüvyonlarının birikmeleri sonucunda ortaya çıkmışlardır.
Havran, Dikili, Çandarlı, Seferihisar, Kuşadası, Mandalya körfezi kıyıları ovaları
Ege bölgemizin önemli kıyı ovalarıdır. Ayrıca Güneybatı'da Eşen, Dalaman çaylarının
kıyı ovaları ile Kumluca Finike kıyı ovaları da bu tip ovalara örnek olurlar.
4.3. Vadi Boyu Ovaları
Türkiye, akarsu ağının yoğunluk ve yaygınlık gösterdiği bir ülkedir. Bu bakımdan
ülkemizin farklı coğrafi bölgelerinde yer alan akarsularımızın yer yer litolojik yapı
özelliklerinin de farklılıklar göstermesi nedeniyle vadileri boyunca genişleyip daralırlar
ve bir takım ovalar düzlük alanlar meydana getirirler. Bu tip ovaları ülkemizde
en belirgin bir şekilde Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya nehirlerinin vadileri boylarında
görebiliriz.
4.4. Tektonik Çöküntü Ovaları
Bu tip ovalara ülkemizin hemen her coğrafi bölgesinde rastlamak mümkündür. Bu
ovaların büyük bir kısmı çanak şekilleri ile kendilerini belli ederler. Tektonik çöküntü
ovaları genelde yamaçlardan inen akarsular tarafından doldurulduğu gibi ayrı
bir akarsu tarafından da dışa bağlanan düzlük alanlar olarak karşımıza çıkarlar. Bu
tip ovalar içinde önemli olanları Marmara Bölgesinde Manyas, Bursa, Susurluk, Karacabey,
Adapazarı; Doğu Anadolu'da Malatya, Erzincan, Pasinler; Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yamaçlar ile ova tabanı arasındaki sahada tabana doğru eğimli
biçimleri ile dikkat çekerler. Ülkemizde en tipik örneklerine Uludağ'ın eteklerinde,
Sultan dağlarının Akşehir ovasına bakan yamaçları önünde, Ege bölgesinde İzmir
Körfezinin güneyinde Narlıdere, Kızılbahçe arasında kalan sahada Marmara bölgesinde
İstanbul şehri doğusunda Bostancı, Maltepe, Kartal arasında kalan sahalarda
rastlanır.
4.5. Eski Göl Tabanı Ovaları
Ülkemiz jeolojik devirler içinde özellikle III. zaman sonunda neojende derinliği fazla
olmayan göllerle kaplanmıştır. İşte bu göllerin tabanlarında biriken tortullar daha
sonra göllerin ortadan kalkması ile Neojen depolarını meydana getirmişlerdir.
Bu düzlük alanlar ile IV. zamanda Pleistosenin nemli devrelerinde ortaya çıkan ve
İç Anadolunun büyük bir bölümünü kaplayan göllerin ortadan kalkması ile meydana
gelen düzlükler eski göl tabanı olarak bilinen ovalardır. Bu bakımdan Konya-
Ereğli ve Tuzgölü çevreleri, Develi-Yahyalı-Yeşilhisar arasında kalan düzlük alanlar
ile bu sahaların çevrelerindeki Neojen dolgu alanları ülkemizde eski göl tabanı
ovalarına örnek olurlar.
4.6. Karstik Ovalar
Bu tip ovalar genelde ülkemizde kalker kayaçların çoğunlukta olduğu Torosların
orta kesiminde İç Menteşe ve göller yöresinde görülür. Karstik ovaların teşekküllerinde
erimeler yanında çökmeler, eski nehirlerin vadilerinin genişlemesi tektonik
olayların rol oynadığı söylenebilir. Burdur-Antalya arasında kalan sahada Kestel,
Kovada, Gölova, Korkuteli, Gölhisar, Elmalı kasaba, Muğla, Ula, Tefenni Acıpayam
ovaları ülkemizdeki tipik karstik ovalardır. Bu ovalar aynı zamanda karstik şekillerin
en büyükleri olan birer uvala ve polyedirler.
4.7. Lavların Meydana Getirdiği Ovalar
Bu tip ovalar yeryüzü üzerinde (volkanizma) ve tektonik olaylar neticesinde meydana
gelen kırıklar boyunca ortaya çıkan lav ve tüllerin eski topoğrafik şekilleri örtmesi
neticesinde meydana gelen düzlüklerdir. Ülkemizde bu şekildeki düzlükler
genelde Doğu Anadolu bölgemizde görülür. Gerçekten bu bölgemizde yüksek dağlar
arasında görülen Malazgirt, Çaldıran, Muradiye gibi ovalar volkanik orjinli lavların
tüflerin geniş sahalara yayılıp meydana getirdiği düzlüklerdir.
Özet
Türkiye kuzey yarım küresinde ortalama bir mevkide eski dünya karalarının birbirlerine en
çok yaklaştıkları kesimde Asyanın batısında yer alan Anadolu yarımadası üzerinde izdüşüm
olarak 779452 gerçek alan olarak ise 814578 km saha kaplayan bir Ortadoğu ülkesidir. 36-42
kuzey enlemleri ile 26-45 doğu boylamları arasında kalan ülkemiz üç taraftan denizlerle çevrilidir.
Alpin kuşak içinde yer alan ülke ortalama yükseltisinin (1131) fazla olması yanında
oldukça arızalı bir reliyefe sahiptir.
Türkiye yer şekilleri bakımından çeşitlilik "dağ, plato, ova" gösteren bir ülkedir. Birbirinden
farklı şekillerin meydana gelmesinde başrolü Pleistosendeki hareketler oynamıştır. Bu dönemde
Anadolu Yarımadası bütünü ile yükselmiş kenar kesimlerinde ise kırıklar meydana
gelmiştir, daha sonra ise iç bölgelerdeki blokların oynamaları sonucu volkanizma olayları baş
göstermiş genç volkan konileri meydana gelmiştir.
Ülkemizde yer şekillerinin başlıcası olan dağlar çok geniş bir alan kaplar. Önemli olanları ise
"Kuzey Anadolu" Karadeniz dağları, Istrancalar, Güneyde batı, orta, doğu ve güneydoğu olmak
üzere Toros dağları, Marmara bölgesinde Samanlı Dağları, Uludağ, Ganos dağları,
Kazdağı, Ege bölgesinde Murat dağı, Honaz dağı, Samsun dağı, Manisa dağı, Bozdağlar ve
Aydın dağları ile Beşparmak dağları, İç ve Doğu Anadoluda ise sönmüş volkan konileri Melendiz,
Erciyes, Hasandağ, Süphan, Nemrut, Tendürek, Büyük ve Küçük Ağrı dağları olarak
sayılabilir.
Önemli düzlük, ovalık alanlarımız ise Çarşamba, Bafra, Sakarya, Adapazarı, Ergene, Düzce,
Bolu, Erzurum, Erzincan, Gediz, Büyükmenderes, Küçükmenderes, Bursa, Konya, Antalya,
Elmalı Kastel, Adana, Malazgirt, Muradiye, Malatya, Elazığ ovaları olarak sayılabilir.
Birbirlerinden farklı şekilde teşekkül eden bu ovalar farklı coğrafi bölgelerimizde yer alırlar.
Başlıca plato sahalarımız İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yer alır. Bunlar
içinde önemli olanlar Kocaeli-Çatalca, Yukarı Sakarya, Erzurum, Kars, Taşeli, Cihanbeyli,
Hilvan platolarıdır.
Değerlendirme Soruları
1. Türkiye'nin en güney ucunun olduğu yer aşağıdakilerden hangisidir?
A. Edirne'nin batı kesimi
B. Muğla ilinde Datça yarımadası
C. Hatay ilinde Beysun köyü güneyi
D. Anamur burnu
E. Hiçbiri
2. Aşağıda belirtilen dağlardan hangisi volkan konisi değildir?
A. Nemrut
B. Erciyes
C. Melendiz
D. Ağrı
E. Honaz
3. Karstik oluşumlu ovaların en fazla olduğu saha aşağıdakilerden hangisindedir?
A. Marmara Bölgesinin batı bölümünde
B. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
C. Orta Karadeniz Bölümünde
D. Güneybatı Anadoluda
E. İç Anadolu Bölgesinde
4. Aşağıdaki ovalardan hangisi delta ovası değildir?
A. Çarşamba
B. Göksu
C. Bafra
D. Seyhan
E. Bursa
5. Ülkemizdeki lav platoları en çok aşağıdaki alanlardan hangisindedir?
A. İç Anadolu Bölgesinde
B. Güney Marmara Bölümünde
C. İçbatı Anadolu Bölümünde
D. Erzurum Kars çevrelerinde
E. Ergene havzasında
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Ardel, A. Jeomorfolojinin Prensipleri I. II., İstanbul Üniversitesi Yayınları 1967-
1971.
Ardos, M. Türkiye Jeomorfolojisinde Neotonik, İstanbul Üniversitesi Yayınları
1979.
Atalay, İ. Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Yayınları 1994.
..... Volkan Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1987.
..... Türkiye Ovalarının Jeomorfolojisi I.II, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1984-
1985.
..... Türkiye Jeomorfolojisine Giriş, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları
1987.
Chaput, E. Türkiye'de Jeolojik ve Jeomorfolojik Tetkik Seyahatleri, İstanbul Üniversitesi
Yayınları 1976.
Darkot, B.-Tuncel, M. Ege Bölgesi Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1988.
..... Marmara Bölgesi Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1981.
Erinç, S. Jeomorfoloji I.II, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1968-1971.
Güney, E. Jeoloji Terimleri Sözlüğü, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları.
Hoşgören, Y. Jeomorfolojinin Ana Çizgileri II, İstanbul Üniversitesi Yayınları
1998.
Sungur, K. Kayalar ve Ayrışma, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1979.
İzbırak, R. Türkiye I. Milli Eğitim Beksulya Kültür Yayınları 1972.
Tarih: 2016-03-02 01:56:22 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türkiye'nin Jeolojik Yapısı ve Jeomorfolojik Özellikleri Nedir
Türkiye genel olarak yer şekilleri ve jeolojik bakımdan çeşitlilik gösteren bir ülke olması
yanında ortalama yükseltisi (1131 m.) fazla olan bir ülkedir. Yerküre üzerinde
Türkiye'nin bulunduğu alan bütün jeolojik devirler içinde en hareketli olan sahadır.
Palezoikden (birinci zaman) kuaternere kadar geçen süre içinde Anadolu yarımadası
çok farklı oluşumlara sahne olmuştur. Türkiye'de bugün görülen reliyef şekilleri
dördüncü zamanda Pleistosende oluşmuştur. Bu dönemde dikkati çeken Alpin
hareketler sonucu Anadolu bloku bütünü ile yükselmiş kıvrımlar yanında yer yer
kırılmalar, çanaklaşmalar ve volkanizma olayları neticesinde lav platoları, volkan
konileri meydana gelmiştir. Bu bakımdan ülkemizdeki temel yer şekillerini (Dağlar,
platolar, ovalar) olmak üzere üç grupta toplayabiliriz (Harita 1.1):
2. Dağlar
Genel olarak iç kuvvetlerin eseri olan dağlar ülkemizin farklı bölgelerinde farklı biçimlerde
karşımıza çıkarlar. Bu bakımdan bazı bölgelerimizde yan basınçlar neticesinde
Alp sistemine bağlı sıradağlar oluşurken, kimi yerde de sert kütlelerin kıvrılamayıp
eprojenik hareketlerle yükselmesi neticesinde ortaya çıkan yüksek kütleler
dağları meydana getirmiştir. Bazı bölgelerimizde ise kırıklar boyunca yüzeye çıkan
lavların birikmesi ile dağlar ortaya çıkmıştır. Buna göre ülkemizde farklı bölgelerde
farklı biçimde görülen dağlar sıradağlar, tekdağlar, kütlesel dağlar olmak üzere üç
grupta incelenebilir.
2.1. Sıradağlar
Genel olarak Alpin hareketler neticesinde meydana gelen bu dağlar ülkemizde en
geniş alanı kaplarlar. Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde Kuzey Anadolu (Karadeniz
dağları); ve Toroslar adı altında dizi teşkil edecek şekilde uzanan bu dağlar kıyıdan
itibaren birden yükselirler. Kuzey Anadolu "Karadeniz Sıradağları" dağları kıyıya
paralel birkaç sıra halinde uzanır. Kıyı dağları ve iç sıralar şeklinde uzanan bu
sıralar birbirinden oluk şekilli vadiler ile ayrılmıştır. Batı ve Doğu Bölümde yüksek
olan dağlar orta bölümde (Yeşilırmak-Kızılırmak) arasında alçalırlar. Batı Karadeniz
Bölgesinde kıyıdan içeriye doğru Küre "İsfendiyar" dağları, Bolu-Ilgaz dağları,
Köroğlu dağları ve Sündikenler olmak üzere üç dağlık alan dikkati çeker. Bunlar
içinde 2550 m.'yi bulan yükseltisi ile Ilgaz dağları en yüksek kesimi oluşturur. Orta
bölümde kıyı kesimde yer alan dağlar, Ordu ile Kızılırmağın aşağı keseminde Canik
dağları olarak adlanır. Bunların yükseltisi yer yer 1000-1500 m.'ler arasında değişir.
İç kesimde ise Deveci ve Çamlıbel dağları daha küçük diziler halinde görülürler.
Doğu bölümünde görülen dağlar yüksek ve sarp oluşları ile dikkat çekerler. Kıyı kesimde
Giresun dağları ve doğu Karadeniz dağları olarak anılan dizinin gerisinde
"Güneyinde" Gümüşhane, Rize, Yalnızçam kütleleri yükselirken bunların güneyinde
Otlukbeli, Mescit, Kargıpazarı, Allahüekber dağları uzanır. Derin vadi olukları
ile birbirinden ayrılan bu diziler üzerlerinde çok az yerde geçitlere rastlanır. Bunların
içinde en önemlileri Rize-Of arası kıyı şeridini Erzurum'a bağlayan Dağbaşıbeli,
Sürmene'yi Bayburt'a bağlayan dağ geçidi, Trabzon, Erzurum transit yolu üzerinde
Zigana geçididir.
Güneyde Akdeniz Bölgesinde dikkati çeken sıradağlar Toros Dağları olarak bilinir.
Toroslar Kuzey Anadolu sıradağları gibi kıyıya tam olarak paralel uzanış göstermezler.
Batı Toroslar, Orta Toroslar, Güneydoğu Toroslar-Amanus Dağları olmak
üzere üç kısımda ele alınmaları doğru olur.
Batı Toroslar Antalya körfezinin kıyıları boyunca yay biçiminde uzanırlar. Kuzeyde
Göller Yöresinde ise bu yaylar birbirlerine yaklaşırlar. Batı Toroslar Batıda Teke
ve Menteşe Yöresinin Güneyine kadar Beydağları, Elmalı Dağları, Katrancık ve
Boncuk Dağları dizisi halinde devam ederken Doğuda ise Akçalı, Geyik, Dedegöl,
Kuyucak, Erenler sırası yer alır. Antalya körfezinin iki kıyısında uzanan bu dağlar
tamamen kalker kayaçlardan meydana geldiklerinden çok sayıda karstik şekil (Dolin,
polye, uvala, düden, mağara, yer altı deresi vb.) içerirler. Bu dağlar içinde Beydağlar'daki
Akdağ zirvesi 3086 m. ile en yüksek noktadır.
Orta Toroslar ise Güneybatıda Taşeli platosu ile Kuzeydoğuda uzun yayla arasında
uzanırlar. 3000 m.'yi geçen yükseltilere sahip olan bu dizi içinde Bolkar, Aladağ kütleleri
ile Binboğa dağları dikkat çeker. Burada 3734 m.'yi bulan yükseltisi ile Aladağ
en yüksek nokta olur. Bu dizinin Güneydoğusunda İskenderun körfezinin doğusunda
Güneybatı Kuzeydoğu doğrultusunda uzanan sıra Amanuslar'dır. Torosların
dış yayını teşkil eden bu sıra Kahramanmaraş yakınlarında Doğuya doğru bükülür
ve Ahır, Engizek, Malatya, Gördük, Maden, Akdağ, Muş, Aydınlı ve Bitlis Dağlarından
oluşan Güneydoğu Toroslar dizinin doğu ucunu oluşturan Hakkari Dağlarında
son bulur. Bu uzun dış yay üzerinde özellikle doğu uçta Hakkari kesiminde
yer alan Cilo Dağı 4168 m. bulan yükseltisi en yüksek noktayı oluşturur. Burada
Şemdinli, Şırnak arasında ve Hakkari kuzeyinde dik, eğimli keskin sırtlı birbirine
paralel sıralar oluşturan küçük diziler içinde Karadağ, Sat, Sümbül, Samur, Altın,
Tantanin gibi dağlar dikkati çeker.
2.2. Tek Dağlar
Bu tipe giren dağlar genelde ülkemizin iç bölgelerinde dikkati çekerler. Bu dağların
teşekküllerinde volkanizma olayları kadar epirojenik hareketler sonucunda kütlesel
yükselmeler ile ortaya çıkanlar yanında ayrıca aşınmaya direnç gösteren eski temele
ait kayaçların yükseltilerini korumaları neticesinde görülen kütleleri de sayabiliriz.
Bunlar içinde çatlaklar boyunca mağmanın yüzeye çıkması neticesinde ortaya
çıkan volkaniklere örnek olarak İç Anadolu'nun Güneybatısındaki Erciyes, Melendiz,
Hasandağı ile Doğu Anadolu Bölgemizde dikkati çeken Tendürek, Süphan,
Büyük ve Küçük Ağrı ile Nemrut Dağları sayılabilir. Ülkemizde volkanik yapıda ol-
mayan başlıca tekdağlar ise İç Anadolu'da Kuzey kesimde Elmadağ, İdris Dağı, İçbatı
Anadolu eşiği üzerindeki Türkmen dağı, Akdağ, Simav Dağı ile Uludağ, Şaphane,
Murat, Honaz Dağları ve Marmara Bölgesinin Güneybatı kesimindeki Kazdağı
olarak belirlenir.
2.3. Kütlesel Dağlar
Bu dağlar Doğu Anadolu Bölgemizde çoğunluktadır. Teşekküllerinde Alpin hareketlerinin
rolü büyüktür. Bunlar yan basınçlar kıvrılma ve kırılmalar ile şekillenmiş
kütlelerdir. Şerafettin Dağları, Şakşak Dağları, Karasu-Aras Dağları bu tipe örnek
olarak gösterilebilir. Bu dağlara ayrıca Ege Bölgesinde dikkati çeken Madra, Kozak
kütleleri ile Aydın Dağları, Bozdağlar ve Manisa Dağı kütleleri ilave edilebilir. Bu
kütleler bölgenin yapı hatlarına uygunluk gösterip yükselmiş blokları horstları
oluştururlar. Ayrıca İçbatı Anadolu eşiği üzerinde Güney kesimde görülen Sultan
Dağları da kütlesel dağlara örnek olarak gösterilebilir.
3. Platolar
Ülkemizin Kuzey ve Güneyinde yer alan dağların ortasında kalan kesimi genelde
ortalama yükseltisi 1000 m.'yi bulan plato görünümündedir. Plato alanları ülkemizde
geniş sahalar kaplar, hemen her coğrafi bölgemizde farklı şekillerde teşekkül etmiş
platolar ile karşılaşılır. III. zaman yerkürenin pek çok yerinde ülkemizde de olduğu
gibi bir sükun devresidir. Bu dönemde dış faktörlerin etkisiyle reliyef aşınarak
büyük ölçüde düzleşmiş ve alçalmıştır. Neojen sonundan itibaren IV. zamanda başlayan
iç kuvvetlerin hareketleri ile ise bu defa Anadolu bloğunda yükselme başlamıştır.
İşte bu dönemde ortaya çıkan düzlük alanlar genelde ülkemizdeki plato sahalarını
oluşturmuştur.
Ülkemizde platoları genel olarak dört tip halinde ele alabiliriz. Bunlar peneplen platoları,
Karstik platolar, Lav platoları, Hafif yarılmış aşınım platolarıdır.
3.1. Peneplen Platoları
Bu platolar eski kütlelerin aşınım yüzeylerinden oluşurlar. Bu platoların yüzeylerindeki
eski kütlelere ait kayaçlar ile tortul kütleleri birlikte görürüz. Bu sahalar genelde
Post Neojende dış etmenler neticesinde oluşumlarını tamamlamış şekillerdir.
Bu bakımdan peneplen platoları ülkemizde kimi yerde alçak kimi yerde yüksek sahalar
olarak karşımıza çıkarlar. Ülkemizde tipik peneplen platoları olarak KocaeliÇatalca,
Menteşe-Uzunyayla, Kula, Denizli, Safranbolu platolarını sayabiliriz.
3.2. Karstik Platolar
Ülkemizde bu tip platoların tipik örneği Toros Dağlarının orta kesiminde yer alan
Taşeli Platosudur. Taşeli platosu genelde II. zamana ait Kretase kalkerleri ile Neojen
dolgu maddelerinden meydana gelmiştir. Burası deniz seviyesinden 1500-1750 m.
yükseltidedir. Plato yüzeyi Ermenek, Dim, Gökdere, Tatlısu-Alamos vadilerin yukarı
çığırları tarafından parçalanması yanında kalkerlerin erimesi sonucu ortaya çıkan
dolin ve uvalalar ile çok parçalı bir görüntü kazanmıştır. Ancak bazı yerlerde
çukurluklar içerisindeki düzlüklerin boyları 3-4 km.'yi bulabilir.
3.3. Lav Platoları
Ülkemiz yerkabuğu hareketlerinin en fazla görüldüğü sahalardan biri üzerinde bulunur.
III. zaman ve IV. zamanda şiddetli bir volkanizmaya sahne olmuştur. Bu bakımdan
genç volkanlar yanında lavların yığılma alanları da ülkemizde çok yaygındır.
Ülkemizde volkanik platoların en fazla geliştiği bölge volkanizmanın en çok görüldüğü
Doğu Anadolu Bölgesidir. Bu bölgemizde Nemrut, Süphan, Tendürek, Büyük
ve Küçük Ağrı'nın çıkardığı lavlar geniş sahalara yayılmış ve plato düzlükleri
meydana getirmiştir. Erzurum, Kars ve Iğdır'ı içine alan saha tamamen bir lav platosu
alanıdır. Gene bu bölgemizdeki Bingöl platosu Güneydoğu Anadolu'daki Karacadağ
platosu, İç Anadolu'daki Niğde, Kayseri, Nevşehir arasında kalan saha Türkiye'deki
lav platolarına örnek alanlardır.
3.4. Hafif Yarılmış Aşınım Platoları
Ülkemizdeki Neojen arazileri Post-Neojende yükselmeye maruz kalmış ve daha
sonra dış kuvvetlerin etkisi ile aşınıp düzleşmiştir. Bu şekilde ortaya çıkan düzlükler
genelde hafif yarılmış aşınım platoları olarak anılır ve çoğu kez eski göl ve deniz
tabanlarında biriken tortullardan meydana gelirler. Hafif yarılmış olan bu platolar
yoğun olarak İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde çoğunlukla görülürler.
Urfa-Viranşehir, Hilvan, Haymana-Cihanbeyli, Yukarı Sakarya platoları bu
tipe örnek verilebilirler.
4. Ovalar
Türkiye'de ovalar diğer bir deyişle düzlük alanlar yüzölçümümüz içinde son derece
az yer kaplar. Ülkemizin ancak %8'i düzlük alandır. Ülkemizde teşekkül biçimlerine
göre çok çeşitli ova tipiyle karşılaşılır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Delta ovaları,
Kıyı ovaları, Tektonik Çöküntü ovaları, Hafif yarılmış birikim ovaları, Dağ eteği
ovaları, Eski Göl tabanı ovaları, Karstik ovalar, Lav ve tüflerden meydana gelen ovalar.
Birbirinden farklı biçimlerde teşekkül etmiş bulunan bu ovalar genelde kıyı bölgelerimizde
alçak düzlüklerden oluşurken, iç bölgelerimizde yüksek düzlükler şeklindedir.
Kıyı bölgelerimizdeki ovalar genelde deniz seviyesinden başlamak üzere
200-300 m. yükseltiye çıkarlarken, yer yer 15-25 km, genişlik gösterip uzandıkları gibi
iç kısımlara doğru 120-150 km. kadar girdikleri de olur.
4.1. Delta Ovaları
Bu tip ovalar ülkemizde en yeni oluşan alüvyon dolgu alanlarıdır. Bu tip ovalar kuanterner
de tarihi devreler içinde hızlı bir şekilde önemli gelişme göstermiştir. En
geniş ve önemli delta ovalarımız Seyhan, Ceyhan nehirlerinin ağızlarındaki deltalar
ile Karadeniz kıyısında Kızılırmağın ağzındaki Bafra ve Yeşilırmağın ağzındaki
Çarşamba ovalarıdır. Bu bağlamda diğer kıyılarımızda ise önemli delta ovalarına
rastlanmaz.
4.2. Kıyı Ovaları
Ülkemizin üç yanının denizler ile çevrili olmasına ve de kıyılarının uzunluğunun
8000 km.'yi geçmesine karşılık kıyılarda yer alan ovalık düzlük alanlarımız çok azdır.
Bunun başlıca nedeni ise dağlarımızın denizin hemen kenarında birden yükselmesi
ve kıta platformunun kıyı düzlüklerini oluşturacak genişliği kazanmamış olmasıdır.
Bu bakımdan Karadeniz Bölgemizdeki kıyı ovalarının genişlikleri (hemen
hiçbir yerde 1 km,'yi bulmaz) az ve devamlılık göstermez iken, diğer kıyılarımızdaki
ovalar nisbeten geniş olup devamlılık gösterirler. Akdeniz kıyılarında Antalya'nın
doğusunda Serikten başlamak üzere Toros dağları kıyının oldukça gerisinde
yer aldığından Aksu Köprüsü ve Manavgat ile diğer çok küçük akarsuların getirmiş
olduğu alüvyonlar Alanya'ya kadar olan kesimde genişçe bir kıyı ovasını meydana
getirirler. Ayrıca Amanus dağları önünde de Dörtyol'dan başlayıp Arsus'a kadar
olan sahil boyunca geniş bir kıyı ovası ile karşılaşılır. Marmara denizi kıyıları ovaların
teşekkülüne elverişli değildir. Ancak Güney Marmara Bölümünde Edincik-Lapseki
arasında genişçe bir kıyı ovası dikkati çeker.
Ege denizi kıyıları diğer kıyılarımız göre daha farklı bir yapı gösterir. Dağların kıyıya
dik olarak gelmesi kıyıyı çok girintili çıkıntılı yapmış sayısız koy ve körfezlerin
meydana gelmesine neden olmuştur. Buradaki kıyı ovaları genelde körfezlerin gerilerindeki
akarsuların alüvyonlarının birikmeleri sonucunda ortaya çıkmışlardır.
Havran, Dikili, Çandarlı, Seferihisar, Kuşadası, Mandalya körfezi kıyıları ovaları
Ege bölgemizin önemli kıyı ovalarıdır. Ayrıca Güneybatı'da Eşen, Dalaman çaylarının
kıyı ovaları ile Kumluca Finike kıyı ovaları da bu tip ovalara örnek olurlar.
4.3. Vadi Boyu Ovaları
Türkiye, akarsu ağının yoğunluk ve yaygınlık gösterdiği bir ülkedir. Bu bakımdan
ülkemizin farklı coğrafi bölgelerinde yer alan akarsularımızın yer yer litolojik yapı
özelliklerinin de farklılıklar göstermesi nedeniyle vadileri boyunca genişleyip daralırlar
ve bir takım ovalar düzlük alanlar meydana getirirler. Bu tip ovaları ülkemizde
en belirgin bir şekilde Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya nehirlerinin vadileri boylarında
görebiliriz.
4.4. Tektonik Çöküntü Ovaları
Bu tip ovalara ülkemizin hemen her coğrafi bölgesinde rastlamak mümkündür. Bu
ovaların büyük bir kısmı çanak şekilleri ile kendilerini belli ederler. Tektonik çöküntü
ovaları genelde yamaçlardan inen akarsular tarafından doldurulduğu gibi ayrı
bir akarsu tarafından da dışa bağlanan düzlük alanlar olarak karşımıza çıkarlar. Bu
tip ovalar içinde önemli olanları Marmara Bölgesinde Manyas, Bursa, Susurluk, Karacabey,
Adapazarı; Doğu Anadolu'da Malatya, Erzincan, Pasinler; Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yamaçlar ile ova tabanı arasındaki sahada tabana doğru eğimli
biçimleri ile dikkat çekerler. Ülkemizde en tipik örneklerine Uludağ'ın eteklerinde,
Sultan dağlarının Akşehir ovasına bakan yamaçları önünde, Ege bölgesinde İzmir
Körfezinin güneyinde Narlıdere, Kızılbahçe arasında kalan sahada Marmara bölgesinde
İstanbul şehri doğusunda Bostancı, Maltepe, Kartal arasında kalan sahalarda
rastlanır.
4.5. Eski Göl Tabanı Ovaları
Ülkemiz jeolojik devirler içinde özellikle III. zaman sonunda neojende derinliği fazla
olmayan göllerle kaplanmıştır. İşte bu göllerin tabanlarında biriken tortullar daha
sonra göllerin ortadan kalkması ile Neojen depolarını meydana getirmişlerdir.
Bu düzlük alanlar ile IV. zamanda Pleistosenin nemli devrelerinde ortaya çıkan ve
İç Anadolunun büyük bir bölümünü kaplayan göllerin ortadan kalkması ile meydana
gelen düzlükler eski göl tabanı olarak bilinen ovalardır. Bu bakımdan Konya-
Ereğli ve Tuzgölü çevreleri, Develi-Yahyalı-Yeşilhisar arasında kalan düzlük alanlar
ile bu sahaların çevrelerindeki Neojen dolgu alanları ülkemizde eski göl tabanı
ovalarına örnek olurlar.
4.6. Karstik Ovalar
Bu tip ovalar genelde ülkemizde kalker kayaçların çoğunlukta olduğu Torosların
orta kesiminde İç Menteşe ve göller yöresinde görülür. Karstik ovaların teşekküllerinde
erimeler yanında çökmeler, eski nehirlerin vadilerinin genişlemesi tektonik
olayların rol oynadığı söylenebilir. Burdur-Antalya arasında kalan sahada Kestel,
Kovada, Gölova, Korkuteli, Gölhisar, Elmalı kasaba, Muğla, Ula, Tefenni Acıpayam
ovaları ülkemizdeki tipik karstik ovalardır. Bu ovalar aynı zamanda karstik şekillerin
en büyükleri olan birer uvala ve polyedirler.
4.7. Lavların Meydana Getirdiği Ovalar
Bu tip ovalar yeryüzü üzerinde (volkanizma) ve tektonik olaylar neticesinde meydana
gelen kırıklar boyunca ortaya çıkan lav ve tüllerin eski topoğrafik şekilleri örtmesi
neticesinde meydana gelen düzlüklerdir. Ülkemizde bu şekildeki düzlükler
genelde Doğu Anadolu bölgemizde görülür. Gerçekten bu bölgemizde yüksek dağlar
arasında görülen Malazgirt, Çaldıran, Muradiye gibi ovalar volkanik orjinli lavların
tüflerin geniş sahalara yayılıp meydana getirdiği düzlüklerdir.
Özet
Türkiye kuzey yarım küresinde ortalama bir mevkide eski dünya karalarının birbirlerine en
çok yaklaştıkları kesimde Asyanın batısında yer alan Anadolu yarımadası üzerinde izdüşüm
olarak 779452 gerçek alan olarak ise 814578 km saha kaplayan bir Ortadoğu ülkesidir. 36-42
kuzey enlemleri ile 26-45 doğu boylamları arasında kalan ülkemiz üç taraftan denizlerle çevrilidir.
Alpin kuşak içinde yer alan ülke ortalama yükseltisinin (1131) fazla olması yanında
oldukça arızalı bir reliyefe sahiptir.
Türkiye yer şekilleri bakımından çeşitlilik "dağ, plato, ova" gösteren bir ülkedir. Birbirinden
farklı şekillerin meydana gelmesinde başrolü Pleistosendeki hareketler oynamıştır. Bu dönemde
Anadolu Yarımadası bütünü ile yükselmiş kenar kesimlerinde ise kırıklar meydana
gelmiştir, daha sonra ise iç bölgelerdeki blokların oynamaları sonucu volkanizma olayları baş
göstermiş genç volkan konileri meydana gelmiştir.
Ülkemizde yer şekillerinin başlıcası olan dağlar çok geniş bir alan kaplar. Önemli olanları ise
"Kuzey Anadolu" Karadeniz dağları, Istrancalar, Güneyde batı, orta, doğu ve güneydoğu olmak
üzere Toros dağları, Marmara bölgesinde Samanlı Dağları, Uludağ, Ganos dağları,
Kazdağı, Ege bölgesinde Murat dağı, Honaz dağı, Samsun dağı, Manisa dağı, Bozdağlar ve
Aydın dağları ile Beşparmak dağları, İç ve Doğu Anadoluda ise sönmüş volkan konileri Melendiz,
Erciyes, Hasandağ, Süphan, Nemrut, Tendürek, Büyük ve Küçük Ağrı dağları olarak
sayılabilir.
Önemli düzlük, ovalık alanlarımız ise Çarşamba, Bafra, Sakarya, Adapazarı, Ergene, Düzce,
Bolu, Erzurum, Erzincan, Gediz, Büyükmenderes, Küçükmenderes, Bursa, Konya, Antalya,
Elmalı Kastel, Adana, Malazgirt, Muradiye, Malatya, Elazığ ovaları olarak sayılabilir.
Birbirlerinden farklı şekilde teşekkül eden bu ovalar farklı coğrafi bölgelerimizde yer alırlar.
Başlıca plato sahalarımız İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yer alır. Bunlar
içinde önemli olanlar Kocaeli-Çatalca, Yukarı Sakarya, Erzurum, Kars, Taşeli, Cihanbeyli,
Hilvan platolarıdır.
Değerlendirme Soruları
1. Türkiye'nin en güney ucunun olduğu yer aşağıdakilerden hangisidir?
A. Edirne'nin batı kesimi
B. Muğla ilinde Datça yarımadası
C. Hatay ilinde Beysun köyü güneyi
D. Anamur burnu
E. Hiçbiri
2. Aşağıda belirtilen dağlardan hangisi volkan konisi değildir?
A. Nemrut
B. Erciyes
C. Melendiz
D. Ağrı
E. Honaz
3. Karstik oluşumlu ovaların en fazla olduğu saha aşağıdakilerden hangisindedir?
A. Marmara Bölgesinin batı bölümünde
B. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
C. Orta Karadeniz Bölümünde
D. Güneybatı Anadoluda
E. İç Anadolu Bölgesinde
4. Aşağıdaki ovalardan hangisi delta ovası değildir?
A. Çarşamba
B. Göksu
C. Bafra
D. Seyhan
E. Bursa
5. Ülkemizdeki lav platoları en çok aşağıdaki alanlardan hangisindedir?
A. İç Anadolu Bölgesinde
B. Güney Marmara Bölümünde
C. İçbatı Anadolu Bölümünde
D. Erzurum Kars çevrelerinde
E. Ergene havzasında
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Ardel, A. Jeomorfolojinin Prensipleri I. II., İstanbul Üniversitesi Yayınları 1967-
1971.
Ardos, M. Türkiye Jeomorfolojisinde Neotonik, İstanbul Üniversitesi Yayınları
1979.
Atalay, İ. Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Yayınları 1994.
..... Volkan Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1987.
..... Türkiye Ovalarının Jeomorfolojisi I.II, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1984-
1985.
..... Türkiye Jeomorfolojisine Giriş, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları
1987.
Chaput, E. Türkiye'de Jeolojik ve Jeomorfolojik Tetkik Seyahatleri, İstanbul Üniversitesi
Yayınları 1976.
Darkot, B.-Tuncel, M. Ege Bölgesi Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1988.
..... Marmara Bölgesi Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1981.
Erinç, S. Jeomorfoloji I.II, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1968-1971.
Güney, E. Jeoloji Terimleri Sözlüğü, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları.
Hoşgören, Y. Jeomorfolojinin Ana Çizgileri II, İstanbul Üniversitesi Yayınları
1998.
Sungur, K. Kayalar ve Ayrışma, İstanbul Üniversitesi Yayınları 1979.
İzbırak, R. Türkiye I. Milli Eğitim Beksulya Kültür Yayınları 1972.
Tarih: 2016-03-02 01:56:22 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx